1983-1987 Türkiye Ekonomisi
1984 yılında, kur politikalarında
esneklik sağlanmıştır. Bankaların, alış
ve satış kurlarının, T.C. Merkez
Bankası'nca günlük olarak belirlenen
esas kurun dövizlerde %6, efektiflerde
ise %8 altında veya üstünde
belirlenmesine izin verilmiş, ancak
döviz alış ve satış kurları arasındaki
farkın %2'yi aşmaması şart koşulmuştur.
1985 yılı Haziran ayında ise, bankalar
kur tespiti konusunda tamamen serbest
bırakılmıştır. Ancak, 1986 yılı
başlarında bu serbesti daraltılmış ve
bankalar tarafından belirlenecek
kurların T.C Merkez Bankası kurlarının
%1 altında ya da üstünde olması
öngörülmüştür.
1986 yılının sonlarına doğru kur
belirleme sistemi yeniden gözden
geçirilmiş ve bankaların, döviz satış
kurunda T.C. Merkez Bankası kurunu
aşmamak koşuluyla, döviz alış kurlarını
sebestçe belirleyebilecekleri
açıklanmıştır.
Türkiye, 1985 yılında GATT'ın
Sübvansiyon Kodu Anlaşması'nı imzalamış
ve bu anlaşma gereğince de ihracatta
doğrudan teşviklerin azaltılmasına
başlanmıştır. İhracatta vergi iadesi
oranları kademeli olarak indirilmeye
başlanmış ve 1989 yılında vergi iadesi
sistemine son verilmiştir. 1984 yılında
"Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu"
kurulmuş, 1986 yılı sonunda ise bu
uygulamaya son verilmiştir.
1980 yılında T.C Merkez Bankası nezdinde
kurulan "Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonu" ihracatın doğrudan teşvikinde en
önemli araç olmuştur. 1992 yılı
başlarında bu uygulama da son bulmuştur.
1986 yılında yürürlüğe giren "İhracat
Reeskont Kredisi"nden dış pazar bilgi ve
deneyimine sahip ihracatçı veya
imalatçı-ihracatçılar
yararlandırılmıştır. Sözkonusu kredi.
1989 yılında yürürlükten kaldırılmıştır.
"İhracatta Vergi, Resim ve Harç
İstisnası" ile "İhracat Karşılığı
Dövizlerden Mahsup" şeklindeki teşvik
tedbirlerinin uygulaması bu dönemde de
devam etmiştir.
1987 yılında tüzel kişiliği aynen devam
etmek üzere, Devlet Yatırım Bankası'nın,
özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim
şirket haline dönüştürülerek "Türkiye
İhracat Kredi Bankası" ünvanını taşıması
hükme bağlanmıştır. Bu dönemde ithalat
rejiminde önemli değişiklikler
yapılmıştır. 1984 yılında I ve II sayılı
Liberasyon Listeleri yürürlükten
kaldırılmış ve tamamen yeni bir sisteme
geçilmiştir. Yeni sistemde ithali yasak
olan mallara "İthaline Müsaade Edilmeyen
Mallar Listesi"nde yer verilirken,
ithali izne tabi mallar "Müsaadeye Tabi
Mallar Listesi"nde gösterilmiştir. Söz
konusu listelerin dışında kalan malların
ithali ise serbest bırakılmıştır.
Ayrıca "Fona Tabi Mallar Listesi"
açıklanmış ve bu listede yer alan
malların ithali sırasında alınan fon
tutarlarının Toplu Konut Fonu'na
yatırılması öngörülmüştür. Daha sonraki
dönemlerde ithali yasak mallar,
uyuşturucu maddeler başta olmak üzere
bir kaç kalemle sınırlandırılmıştır.
Benzer şekilde Müsaadeye Tabi Mallar
Listesi'nin kapsamı daraltılmış, 1990
yılında ise uygulamadan kaldırılmıştır.
1983 yılından sonra kambiyo rejiminin
serbestleştirilmesi konusunda önemli
gelişmeler sağlanmış, kısıtlama ve
yasakların büyük bir bölümü
kaldırılmıştır. Bu konuda ilk adımı
7.7.1984 tarihli Resmi Gazete'de
yayımlanan Türk Parasının Kıymetini
Koruma Kanunu (TPKK) hakkında 30 sayılı
Karar oluşturmuş; ikinci ve en önemli
adım ise 11.8.1989 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanan 32 sayılı Karar
olmuştur. 30 sayılı Kararı yürürlükten
kaldıran 32 sayılı Kararın bazı
maddelerinde de daha sonra bazı
değişiklikler yapılmıştır.
Bu dönemde kambiyo rejiminde yapılan
başlıca değişiklikler şunlardır:
Türkiye'ye döviz ithali tümüyle serbest
bırakılmıştır. Türkiye'de yerleşik
kişilerin döviz bulundurmaları, hesap
açmaları, döviz satın almaları serbest
bırakılmıştır. Kıymetli maden, taş ve
eşyaların, dış ticaret rejimi esasları
dahilinde, Türkiye'ye ithali ve ihracatı
serbest bırakılmıştır.
Ekonominin tümünü kapsayan bu İstikrar
Programı başarıyla uygulanmış ve
1980-1987 döneminde olumlu gelişmeler
kaydedilmiştir. Bu gelişmeler şu şekilde
özetlenebilir; 1980 yılında reel GSMH
büyüme oranı negatif %2,3 (yeni seri)
iken, 1982 yılında %3,1, 1984 yılında
%7,1, 1985 yılında %4,3 olarak
gerçekleşmiştir.
1986 yılında iç talepteki artış ve
petrol fiyatlarındaki düşmenin yarattığı
uygun koşulların da katkısıyla büyüme
hızı hedefin üzerinde gerçekleşmiştir.
Bu süreç, 1987 yılında da devam etmiş,
1986 yılında %6,8'i bulan büyüme hızı
izleyen yıl %9,8 olmuştur. Ekonomik
büyüme oranlarında görülen bu artış,
kamu kesimi yatırım-tasarruf farkının
artmasına neden olmuştur.
Kamu kesiminin borçlanma gereği ise 1980
yılında GSMH'nın %8,8'i (yeni seri) iken
1983 yılında GSMH'nın %6'sı, 1986
yılında GSMH'nın %3,7'si 1987 yılında
ise GSMH'nın %6,1'i olarak
gerçekleşmiştir. Bu dalgalanma,
piyasalarda arz-talep dengesizlikleri
yaratarak enflasyon haddlerinin
yükselmesine neden olmuş ve 1981-1987
yılları arasında deflatör ortalama
olarak %38 artarken, 1988 yılında %69,7
seviyesine çıkmıştır.
Kişi başına milli gelir ise 1980 yılında
1.539 dolar iken 1987 yılında 1.636
dolara yükselmiştir. 1980 yılında %17,2
(yeni seri) olan kamu gelirlerinin GSMH
içindeki payı 1983 yılında %16,5, 1985
yılında %13,0 ve 1987 yılında %13,9
olarak gerçekleşmiştir. 1980 yılında
%20,3 (yeni seri) olan kamu
harcamalarının GSMH içindeki payı 1983
yılında %18,8, 1985 yılında %15,3 ve
1987 yılında %17,4 olarak
gerçekleşmiştir.
1980'li yıllarda uygulanan liberal
politikalar sonucunda dış ticaret
hacmimiz hızla genişlemiştir. 1980
yılında 2.9 milyar dolar olan
ihracatımız 1987 yılında 10.2 milyar
dolara ulaşarak yaklaşık 4 kat
artmıştır. İhracatın ithalatı karşılama
oranı ise 1980 yılında %30 seviyesinden
1987 yılında %72'ler seviyesine
yükselmiştir. İhracatımızdaki
kompozisyonda da hızlı bir değişim
meydana gelmiş ve sanayi ürünleri
ihracatı hızla artarak toplam
ihracatımız içerisindeki payı %70'ler
seviyesine yükselmiştir.
İhracatın pazar açısından analizi
yapıldığında ise en büyük pazarın Avrupa
Birliği ülkeleri olduğu görülmektedir.
Türkiye'nin ithalatı ise 1980-1987
döneminde, 1982 ve 1986 yılları dışında
devamlı artmıştır. 1986 yılında ise
petrol fiyatlarında meydana gelen
düşüşten dolayı azalmıştır. 1980 yılında
7.9 milyar dolar olan ithalat 1987
yılında 14.2 milyar dolara yükselmiştir.
İthalatın içerisinde en büyük paya
hammadde ithalatı sahip olup, AB
ülkelerinden yapılan ithalat toplam
ithalat içerisinde ilk sırayı
almaktadır.
1978, 1979 ve 1980 yıllarında Paris'te
OECD üyesi ülkeler ve Japonya ile
imzalanan ertelemeler dış borç stokumuza
ek yük getirmiş, bunun sonucunda 1982
yılında dış borç stoku 17.6 milyar
dolara yükselmiştir. 1982 yılından
itibaren dış borçlar devamlı artmış ve
1987 yılında 40.3 milyar dolara
yükselmiştir.
1980 sonrası dönemde, kamu açıklarının
Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse
edilmesinin enflasyon üzerindeki olumsuz
etkileri nedeniyle, genelde iç borçlanma
yolu tercih edilmiştir. Özellikle 1984
yılından sonra iç borçlar giderek artış
göstermiştir. 1980 yılında 721 milyar TL
olan iç borç stoku 1987 yılında 17.2
trilyon TL olarak gerçekleşmiştir.
1971-1980 döneminde Türkiye'ye gelen
toplam yabancı sermaye tutarı 100 milyon
dolar civarında iken, 1980 yılından
itibaren hızla artmıştır. 1981 yılında
izin verilen yabancı sermaye tutarı 337
milyon dolar iken bu tutar 1987 yılında
655.2 milyon dolara yükselmiştir.
1980 yılında %8,5 olan hizmetler
sektörünün toplam yabancı sermaye
izinleri içerisindeki payı, 1987 yılında
%52,9'a yükselmiştir. Fiili yabancı
sermaye girişi ise 1980 yılında 35
milyon dolar iken 1987 yılında 239
milyon dolara yükselmiştir. Yabancı
sermayeli kuruluşların sayısı ise 1980
yılında 78 iken 1987 yılında 836'ya
yükselmiştir.
1980 sonrasında sermaye piyasasında da
önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1981
yılında 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu yürürlüğe konulmuştur. 1982
yılında Sermaye Piyasası Kurulu
oluşturulmuş, 1986 yılı başlarında ise
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
faaliyete geçmiştir.